UA-56156696-1 expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

28 Eylül 2012 Cuma

Aslı ERDOGAN-Tas Bina ve Diğerleri




Aslı Erdoğan
Taş Bina ve Diğerleri
Everest Yayınları-2009



Arka Kapak
 
Çağdaş Türk edebiyatının yüz akı bir yazardan on yıl sonra bir öykü kitabı. Aşılması zor imgelem dünyası, sözcükleri boşluktan kurtaran anlatımıyla Aslı Erdoğan bir kez daha yaratıcı gücünü sergiliyor.

Peki Aslı Erdoğan Kimdir?

1967 İstanbul doğumlu. Bilgisayar Mühendisliği ve Fizik okudu. Yüksek lisansını CERN'de (Avrupa Yüksek Enerji Fiziği Laboratuvarı) hazırladı. Fizik doktorasını yarıda bırakarak yazmayı seçti. İlk romanı "Kabuk Adam" 1994'de, öykü kitabı "Mucizevi Mandarin" 1996'da yayımlandı. Tahta Kuşlar adlı öyküsü Deusyche Welle Ödülü kazandı. İkinci romanı "Kırmızı Pelerinli Kent" 1998'de yayımlandı. Radikal'de yazdığı köşe yazılarını "Bir Yolculuk Ne Zaman Biter" (2000) adlı kitabında topladı. Lire dergisince geleceğin 50 yazarı arasında gösterilen Erdoğan'ın 2005'de yayımlanan Hayatın Sessizliğinde adlı siirsel düzyazı metni, Dünya Yayınları tarafından düzenlenen yılın kitabı ödülünü kazandı. 2006 da gazete ve çeşitli dergilerde çıkan yazılarının toplandığı iki seçkisi, "Bir Kez Daha" ve "Bir Delinin Güncesi" yayımlandı. Uluslararası basında kendisinden övgüyle söz edilen yazarın, eserleri halen pek çok dile çevrilmeye devam ediyor.

Kitaba gelirsek, benim Aslı Erdoğan'dan okuduğum ilk kitap. Biraz bunalım, biraz karamsar..Acı güzel anlatılmış kitapta.. Taş duvarlar en güzel kelimelerle örülmüş.

Yazarın dilinden kitap "Bu kitapta ince bir şiddetle değil, en kabasından şiddetle yüzleşmek istedim. Yani bütün hikayelerde bir cezaevi ve işkence teması var."

2010 Sait Faik Hikaye ödülü almış eser. 
 
Kitaptan Birkaç Paragraf…

“Yarın düşüncesi olmayan biri, hangi yöne bakarsa baksın, bilinmeyeni değil yalnızca tanıdık olanı arar.”

“Demek bana burayı verdiler, kendi yerimi, kök salabileceğim son yerimi buldum. Kör duvarlar, sessizce, gergin bekleyen, kilitli kapı, içi oyuk bu taştan dünya..bu bol bol boşluk benim göçebe yurdum. Derler ki, yeterince uzun bakarsan tavana, gözlerini kırpmadan, bütün geçmişin orada belirir. Tek koltuklu sinemada, esas oğlan olduğun filmi izlersin. Kutusundan çıkarır, tozlarını silkeler, başa sarar, bir daha bir daha izlersin. Çok sevdiğinden değil, küçüle küçüle buraya sığmış, üstüne basılınca da dışarı taşmış hayatını…”

“Sanırım bazen ölülere sesleniyorum, bazen hayatın kendisine. Hangisinin beni yanıtlayacağını bilmiyorum. Ama bazen, içimde kuruyup kabuklaşmış ben’lerden birinin, nedensizce, kendiliğinden mırıldanmaya başladığı bir ezgi, bütün berraklığıyla, tamlığıyla yüreğime dek ulaştığında, yeryüzünün ya da gökyüzünün derinlerinden gelen bu sesi tanıyor, bir zamanlar kendimin sandığımı hatırlıyorum. Hiçlikten çıkıp gelen ve her şeyden yeniden doğan, giderek büyüyen, dalga dalga yayılan bu ezgiyi hala işittiğimi, hep işittiğimi anlıyorum. Yoluna çıkan her insanla daha da yükselen, ufukların ötesine geçen, aslında seslendiği yere, sahipsiz bir yüreğe. Hiç kimsenin yüreğine doğru giden bir ezgi. Derinlere, içinde herkesin kaybolduğu en derinlere doğru…Bitimsiz bir çığlıktan olduğu kadar, meleğimsi bir gece gülüşünden de, yaşanmış olan kadar yaşanmamıştan da doğan.. yitirilmiş ve yitirileceklerin, gün ışığının, yıldız tozunun, yürek rengi düşlerin, ilk ve son bakışların, uzakların, yakınların, bir ömür boyu süren vedaların, darağaçlarının, rüzgarın, taşların, ağıtların, suya vuran, toprağa akan, gözlere dolan yağmurun, söylense de söylenememiş her şeyin ezgisi..Ama elbet, sarkıya hep yanlış yerden, yanlış perdeden katılıyorum.."

27 Eylül 2012 Perşembe

Lao-Tzu "Yaşlı Filozof"

Bu blog sayfasının da oluşmasına ilham veren Lao-Tzu , isminin kelime anlamı "yaşlı-genç", "Yaşlı Filozof" olarak da bilinmekte.

Lao-Tzu insanın doğası gereği "iyi" olduğunu, kötülüğün ise arzular, tatminsizlik ve hırs gibi sapmalara yol açan uyumsuz sosyal etkileşimler ve aktiviteler sonucunda ortaya çıktığını savunur. İnsan doğasına ve yaşamın anlamına ilişkin öğretisi, ideal insanı simgeleyen "bilge"nin tanımlanmasına yöneliktir. Lao-Tzu'nun "bilge"si gündelik konularda tarafsız kalır. O, su gibidir, herşeyi besler ama onlarla çatışmaya girmez.

Lao Tzu'nun düşünceleri temelde siyasi değildir, ancak sıkca medeniyetin tuzaklarına dikkat çeker ve kanunların sadece suçlular yaratmaya hizmet ettiğini savunur.
Lao Tzu’nun kısa da bir hikayesi vardır, karar vermenin bilgeliği hakkında.. BUYURSUNLAR...


Efendim.. Köyde yaşlı bir adam varmış.. Çok fakir.. Ama kral bile onu kıskanırmış.. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki.. Kral at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..

"Bu at, bir at değil benim için.. Bir dost.. İnsan dostunu satar mı" dermiş hep..

Bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. Köylü ihtiyarın başına toplanmış.. "Seni ihtiyar bunak.. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler..

İhtiyar "Karar vermek için acele etmeyin" demiş.. Sadece 'At kayıp' deyin. Çünkü gerçek bu.. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.

Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler.."Babalık" demişler.. "Sen haklı çıktın.. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. Şimdi bir at sürün var.."

"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar.. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?.." Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler..

Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.Köylüler gene gelmişler ihtiyara.. "Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler..
İhtiyar "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu.. Ötesi sizin verdiğiniz karar.. Ama acaba ne kadar doğru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.." Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş.Köylüler, gene ihtiyara gelmişler..
"Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer.."

"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar.. Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde.. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor."

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlarmış, etrafına anlattığında:

"Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi,dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."

Hikaye Hıncal Uluç'un 2008'de yayınladığı bir yazıdan alınmıştır.

10 Eylül 2012 Pazartesi

Franz Kafka-Dava

Yazar: Franz Kafka
Varlık Yayınları-2010
Çeviren: Funda REŞİT

Arka Kapak

Gerçekdışı niteliğiyle Kafka’nın şaşırtıcı yapıtları arasında çok önemli bir yeri olan Dava, tamamlanmamış bölümleriyle birlikte yazarın ölümünden iki yıl sonra, 1926’da yayımlanmıştır. Bir sabah ansızın tutuklandığını, ama normal yaşamına devam edebileceğinin öğrenen Josef K., neyle suçlandığını bildirilmediği için önce bunu bir şaka sansa da, kısa sürede