UA-56156696-1 expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

20 Şubat 2013 Çarşamba

Kuyucaklı Yusuf-Sabahattin Ali



Roman
YKY-215 s


Arka kapak

"Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzezin varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusufun hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordy, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu."

Kuyucaklı yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan da yaşadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır. 

Sabahattin Ali büyük romanı Kuyucaklı Yusuf'ta lirik ve romantik bir kahramanın yanı sıra, zalim ve ağulu bir taşra portresini bütün aktörleriyle gözümüzde canlandırır.

Sabahattin Ali'nin daha önce Kürk Mantolu Madonna'sını okumuş ve paylaşmıştım. Sıra geldi yazarın Kuyucaklı Yusuf'una..1937'de yayımlanan bu roman yazarın ilk romanı..

 "1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkiyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler." diye başlıyor roman... Yusuf öldürülen bu ailenin tek oğlu..Yetim kalır Yusuf... Ama vicdanlı Kaymakam Salahattin Bey evlat edinir Yusuf'u.. Salahattin Bey ve hanımı Şahinde'nin bir de kızları olur, Muazzez..Artık dört kişidirler, Yusuf ve Muazzez kardeş gibi büyürler..Ama bir gün birbirlerine olan aşklarını gizleyemezler ve hayat onlara istedikleri mutluluğu verir bir süre, ama ya sonra? Bir ölümle başladı ya bu hikaye..Bir ölümle de sona eriyor..Her hikaye mutlu sonla bitecek değil ya, bu hikaye de böyle..Buram buram aşk kokuyor kitap, aşk, çaresizlik, ölüm...

Not: Kitapta tasvir çok fazla, ben bir kısmını atladım :) Birde eski dilden sözcükler var..

Altını çizdiğim cümleler

"Bir zamanlar birbirinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hala bilmeyeceklerdi. Hayatları o kadar birbirinin içinde kaybolmuş, birleşmişti. Belki o zaman evlenmeyi de düşünemeyeceklerdi; çünkü buna birbirlerini kaçırmak için en son çare diye müracaat etmişlerdi."

"Konuşmaya ne lüzum vardı? Bütün güzel laflardan ve hoş insanlardan sıkılan bu mahlukları, birbirlerinin sessiz mevcudiyeti, yorgunluk verecek kadar doyuruyordu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Güzel yorumlarınız kadar değerli başka ne olabilir ki?