UA-56156696-1 expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

25 Eylül 2013 Çarşamba

Peri Gazozu-Ercan Kesal


"Kıymetli kardeşim, yazını seyrettim bugün."
Okuyucusuna bir şeyleri anlatmak değil de göstermek istemiş Ercan Kesal...
Oyuncu, senarist, doktor ve en önemlisi insan..
Bu kitabı'da bir insan'dan dinliyorsunuz..
Sonrası mı? İçinizde bir sızı, boğazınız düğüm düğüm..
Yakın dönem Türkiye'si, 12 Eylül dönemi, evladını arayan ana-babalar..
Taşra hayatı, hikayeleri, çaresizliği..

Alıntılar

"Mecburi hizmet yılları, adliye mührüyle tanışılan yıllardır. Dokuz on yaşlarında bir çocuk. Karşımda sessizce oturuyor. Doğuştan zeka özürlü. Yanında bir jandarma. Biraz ötede babası. Başı önünde dalgın. Jandarmanın uzattığı tutanağı okuyorum. "Fiili Livata". Amcasının işi. Tutanak ayrı bir felaket. İfadesini alırken içini dışına çıkarmışlar sanki. Tuhaf sorular, gereksiz ayrıntılar. Sormuş ve seyre durmuşlar.
Hiç biriyle aynı dünyada yaşamaktan utanç duyduğunuz anlar oldu mu? Öyle bir olay işte.
Çocuğa bakıyorum. Başına gelenlerin pek farkında değil gibi. Onun derdi bileğinin iç kısmındaki mor adliye mührü. Mühre bakıyor arada sırada. Bir ara eliyle uğraştığını fark ediyorum. Elini yavaşça ağzına götürüp tükürüğüyle ıslatıyor ve silmeye çalışıyor. Jandarma dürtüyor çocuğun omzunu:
Silme onu.
Çocuk bırakıyor çaresiz. Hemşire hanımı çağırıyorum:
"Alkollü gazlı bir bez getirin. Bileğindeki şu mührü silin."
Jandarma telaşlanıyor, itiraz edecek.
"Ben konuşurum komutanla merak etme sen."
Az sonra çocuğun yüzünde küçücük bir gülümseme. Ne yaptım ki? Ama ahir ömrümdeki en güzel hediyelerden biri galiba onun gülüşü."

"Birbirimizin hayatlarının içindeyiz. İstesek de istemesek de.
Birbirimizin hayatlarının içindeyiz. Bundan hiç haberdar olmasak da.
Birbirimizin hayatlarının içindeyiz. ve insan olmak galiba "diğerkam" olmaktan geçiyor."

"Kelimeler, sadece harflerin bir araya gelmesiyle oluşan anlamın dışında bir şeydir. "Çiçek" sadece çiçek değildir mesela..Ya da "mektup". Yalnızca bir zarfın içindeki kağıt mıdır, mektup?
"Fotoğraf denilince niye içimiz titrer o zaman? Çünkü o yalnızca fotoğraf değildir de ondan.

****

Arka Kapak

"Vicdanımız kuruyor. Babalarını erken kaybetmiş yetim çocukların masum başlarını koyacakları göğüsler çoktan çöktü, farkında mısınız? Göğüs çöktükçe zulüm tepemizde kalıyor. Kavisli ve dolaşık geçmişimizse, bozuk düzenimizin telleri olmuş. Duyduğunuz sesler bu yüzden içli ve bu kadar derinden geliyor.

Şimdi bir türlü sığamayıp, delice bir kavgaya tutuştuğumuz, adına Anadolu denen şu kadim topraklarda, binlerce yıl önce hüküm sürmüş, bir Hitit kralının oğullarına bıraktığı vasiyete bakın isterseniz: ‘Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın.Bu kadar."

Hayatın en yalın ve efsunlu meseleleri, ölüm ve yaşam, anne-baba-çocuk arasındaki zor muhabbet, büyümek ve yaşlanmak üzerine..
Vefalı bir oğulun gözüyle. Bilhassa ölümle başetmenin olağanüstülüğü ve olağanlığı üzerine.."Alışmaya" direnen bir hekimin gözüyle.
Taşranın sıcak kucağı ve serin kasveti üzerine...Orayı hem içinden hem dışından bilen bir evladının gözüyle..
Türkiye'nin ipin ucundaki yakın tarihin gölgesi..Kalbi avucunda birinin gözüyle..
Ercan Kesal'dan, aynanın kenarındaki fotoğraflar misali hayat parçaları, sohbet makamında insan hikayeleri..

21 Eylül 2013 Cumartesi

Ah Werther..




Genç Werther'in Acıları..
Goethe 25 yaşındayken kaleme almış ve kısa bir sürede tamamlamış bu eserini.
Bir Mektup-roman..
Duygusal/romantik tarzda yazılmış mektuplar..
Almanya'da bir dönem fenomen olmuş kitap, pek çok kişinin intiharına bile neden olmuş..
Günümüzde hala geçerli işlediği konular, Werther'in çektiği acılar..
Sınıf farklılıkları, bitmek bilmeyen tüketim çılgınlığı..
Bunaltıcı, sıkıntılı kent yaşamınından doğaya göç...
Ben ilk Okan Bayülgen'in seslendirmesiyle duydum kitabı.
Beğendiğim bir sesten de dinleyince etkilendim..
Okan Bayülgen kitap seslendirmeye devam etmeli..
Kitap okumaya değer elbette..
Hatta ben gibi geç kalmayın..

Arka Kapak

Evrensel boyutlara ulaşmış ünüyle bugün dünya edebiyatının en büyük yazarlarından biri sayılan Goethe, henüz yirmi beş yaşındayken yazdığı Genç Werther'in Acıları'nda, kısa bir süre önce Charlotte adlı genç bir kadınla yaşadığı mutsuz ilişkiden yola çıkmıştı. Edebiyat dünyasına, karşılıksız aşk acısıyla intihara sürüklenen "romantik kahraman"ı armağan eden bu büyüleyici mektup-roman, şiirselliği ve yaşama tutkulu bakışıyla okurları mıknatıs gibi kendine çekmişti. Almanya'da dönemin gençliğini etkisi altına alan romanın bir çok kişinin intiharına neden olduğu, Werther'in giydiği mavi frak, sarı yelek ve çizmelerin o yıllarda moda haline geldiği, Napoleon'un bile kitabı sürekli yanında taşıdığı söylenir.

Son derece duyarlı ve tutkulu bir genç ressam olan Werther'in düşsel dostu Wilhelm'e yazdığı mektuplardan oluşan Genç Werther'in Acıları, edebiyatta akılcılığın yerini alan duygusallığın bir başyapıtıdır.

Altını çizdiklerim

"Kuşkusuz haklısın arkadaşım; eğer insanlar-niçin böyle yaratılmış olduklarını Tanrı bilir- imgelemleriyle geçmişteki kederin anılarını çağrıştırmak uğruna bu denli çaba gösterecekleri yerde, kayıtsız bir şimdi'ye katlansalardı, çektikleri acı daha az olurdu."

"Dünyadaki karışıklıklara yol açan şeyin, kurnazlık ve kötü niyetten öte, belki de yanlış anlamalar ve atalet olduğunu bir kez daha saptadım. En azından ilk ikisine daha az rastlanıyor."

"Günahlara dair vaazlar veriliyor, ama vaaz kürsüsünde, neşesizliği ortadan kaldırmak için çaba harcandığını hiç gözlemlemedim."

"Ayrıca yüreğimi değil, aklımı ve yeteneklerimi beğeniyor, oysa her şeyin kaynağı yürektir: tüm gücün, tüm mutluluğun, tüm kederin. Ah benim bildiklerimi herkes bilebilir, ama yüreğimdir yalnızca bana ait olan."

"Tanrının bize her gün sunduğu güzel şeylerin tadını çıkaracak kadar kalbimizin kapıları açık olursa, başımıza gelen kötü şeylere katlanacak gücümüz olur."

19 Eylül 2013 Perşembe

Herıld yani! I love 90's

seyret.us | dizi film izleme platformu http://seyret.us/site/#movie=doksanlar-6-bolum-720p-hd-tek-parca Doksanlar 6. Bölüm 720p HD Tek Parça Doksanlar 6. Bölüm 720p HD Tek Parça Dizisini Tek Parça butonuna basarak internet bağlantı hızınıza göre normal veya yüksek kalite (HD,SD) seçeneklerinde full olarak izleyebilirsiniz. Kullanmış olduğunuz Monitör/TV özelliklerine göre videoyu ekranın

Herıld yani tatlııım..
Doksanlarda çocuktuk biz..
Seksenlerin yapımcısı Birol Güven Doksanlar'ı duyurduğunda heyecanlanmıştım.
Eğer hikayeler de güzel seçilirse Seksenler kıvamında on numara beş yıldız bir dizi olur diye düşündüm.
Oyuncuları, müzikleri, kostümler, set derken epey uğraşılmış belli..
Slogan ise pek manidar "Sokakta oynayan son çocukların dizisi"....
90'larda çocuk olan birisi için aslında çok fazla hatıra var dizide..
Minik renkli kolonyalar, sarı telefon kulubeleri..
Saç şekli, aksesuar ve kıyafetler...
Çocukça abur cuburlar...

Peki ya şarkılar, ah o şarkılar.
Coşkun Sabah Anılaaaar...
Dizi yaza denk gelince bir kez olsun tam izleyemedim ta ki düne kadar..
İzledim de fena mı oldu? Şöyle zaman trenine binip gezdim çocukluğumda..
Sonrası mı?



İşte ilk aklıma gelenler..

Ağızda patlayan şekerler..Tombi, yumiyum şeker..
Cino..(ki geçen senelerde bizim mahalle bakkalında cinoyu yeniden gördüm ve aldım)
Capri-Sun, önce hüpletin sonra gümletin.
Tetris, gameboy..
Kokulu kağıtlar, silgiler..
Bol sıfırlı paralar..
Hey Corç versene borç olmaz maykıl bende de yok, Hakan Peker..
Onun arabası var, Mustafa Sandal..
Ben Sizin Babanızım, Barbaros Hayrettin.
Hadi hadi şeker, öptüm seni şeker, Bora Gencer..
Daha niceleri...

90'larda çocuk olmak güzeldi yahu!



















Tasolar, ateriler, walkman, kaset çalar ve kasetler..
Barış Manço, Adam Olacak Çocuk..
Susam Sokağı..Minik Kuş, Kurabiye Canavarı..
Power Rangers, Ninja Kaplumbağalar..
Taş Devri, Jetgiller..
Bizimkiler, Bir Demet Tiyatro, Tatlı Kaçıklar..
Çılgın Bediş, Yoncimik..
Tabi hatırlayamadığım, unuttuğum pek çok şey daha...

Elbette her dönemin bir güzelliği vardır da..
Çocukça anılar unutulmaz işte..

Heh..Birol Güven yaptı ya bunu..
Çok da iyi oldu..Teşekkürler.
Ha bi de, daha güzel olabilir mi?
Evet, çok daha iyisi olabilir..

18 Eylül 2013 Çarşamba

Tırtıl, tırtılın sonu pırpır kelebek..


























Ne çok severim bu şarkıyı..
Tırtıl, tırtılın sonu pırpır kelebek...
Ama mesele şarkı değil yine..
Müzik hep olsun da yanında bir şeyler de olsun..
İki dost muhabbeti..
Çay, kahve ama kurabiye de olsun..
Evet mesele "kurabiye", "tırtıl kurabiye"
Bu kurabiyeyi yapmayan bir ben kaldım sanırım..
Hem bereketli hem yapımı da oldukça basit..
Tarifi kurabiye kalıbının arkasından..
Ama internetten de doğrulattım..

Gelelim malzemelere

1/2 paket margarin
2 yumurta
2 çay bardağı şeker
1 çay bardağı sıvı yağ
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
yeteri kadar un

Yapılışı

Tüm malzemeleri karıştırıp hamur yapalım. 
Tepsimize yağlı kağıt serelim.
Kalıbın içine hamurdan bir parça alıp bastıralım.
Tırtıl kurabiyelerimizi istediğimiz uzunlukta ve şekilde yapabiliriz. (düz, yuvarlak, dalgalı)
Önceden ısıtılmış fırında, 170 derecede, yaklaşık 15 dk (üzeri pembeleşene kadar) pişirelim.
Afiyet olsun..

7 Eylül 2013 Cumartesi

Midye Börek


Klasik tepsi böreklerinden çok sıkıldım.
Arada bir sigara, muska böreği olsa da daha değişik bir şeyler bulmak lazım..
Sonunda bir blogda gördüm bu tarifi..
Müthiş..
Şekli her ne kadar sıradışı görünse de yapılışı oldukça kolay..

Gerekli malzemeler
1 çay bardağı süt
1 yumurta
1 çay bardağı Sıvıyağ
3 yufka

İç harcı için
Peynir
Maydanoz

Yapılışı

Bir yufkayı 4 eşit parçaya bölün. Böldüğünüz yufkanın sivri ucu size baksın.
Yufkaya sütlü karışımdan sürün.
Daha sonra sivri ucundan başlayarak yukarıya doğru bir büzgü oluşturun.
İki kenarı üstüste getirip iç harcınızı koyun.
Sonra sigara böreği sarar gibi sarın..
Midye şeklimiz oluştu.
Üzerine yumurta sarısı sürüp, çörek otu/susam ekin.
Fırına sürün, üzeri kızarana kadar pişirin..
İşte bu kadar.
Artık misafirlerinizi şaşırtabilirsiniz.
Yalnız yufkanız ince olmalı..

Sonrası mı?
Erdal abi "çay bana"

Afiyet olsun...

6 Eylül 2013 Cuma

Haberin, haberin var mı?

İlk başta size bir Funda Arar şarkısı gibi gelebilir ama mesele o değil..
Nasıl yani diyorsunuz değil mi?
Mesele "kitap"
Şimdi sizlere internette gördüğüm "kitap kardeşliği" uygulamalarından söz etmek istiyorum..

Öncelikle çok sevdiğim ve uzun zamandır takip ettiğim bir uygulamadan bahsedeyim..
Bir kitap kurduysanız ve twitter kullanıcısıysanız "kitapokumakistermisin" i duymuşsunuzdur.
Duymayanlar için yenileyim "Kitap okumak ister misin?"
Kim istemez ki?
Bazen her kitabı almaya imkan bulamıyoruz..Yüksek kitap ücretleri malumunuz..
İşte Kitap okumak ister misin, tam da bu noktada devreye giriyor.





















Yanlış görmüyorsunuz, Her ay 33 kişiye ücretsiz kitap gönderiyorlar..
Kitapla birlikte iadenin nasıl yapılacağına ilişkin bir yazı ve örnek dekont fotokopisi gönderiyorlar. 2013 sonuna kadar da geri gönderim ücretleri onlara ait..
Okuyup belli bir süre içerisinde teslim edesiniz ki diğer insanlarda yararlanabilsin..
Ayrıca sitelerinde kitap değerlendirmeleri de mevcut...
Kitap yelpazeleri de oldukça geniş..
Twitter ve Facebook dan takip edebilirsiniz.



Bir diğer uygulamaya geçelim..
Parolaları "Kitap bu, rafta kalmamalı"
"Sosyal sorumluluk" projesi..
Sitenin işleyişi ise, elinizdeki kitabı kütüphaneye veriyorsunuz, kitabınız kontrol ediliyor, eğer başka insanlar tarafından okunabilecek durumda ise sistem size yolladığınız kitabın türüne göre kredi veriyor. Siz de verilen kredinin türüne uygun olarak kütüphanede bulunan başka bir kitabı alabiliyorsunuz.
İşte bu kadar basit.
Ayrıca istediğiniz kitabı bulamadınız, haber veriyorsunuz, istenen kitaplara kaydediyorsunuz, ve onlar gözden geçiriliyor..
KitapBu.org Sitelerine göz atın derim ben..
Ayrıca Facebook ve Twitter dan da ulaşabilirsiniz.

1 Eylül 2013 Pazar

Şerit poğaça



Kek, kurabiye börekten sonra şimdi sıra geldi poğaçaya.
Ben şimdiye kadar hiç hamur mayalamadım, bu da ilk oldu benim için :)
Hamur için çok fazla tarif var bloglarda ve yemek sitelerinde,
ben herkesin deneyip beğendiği ortalama bir tarif yakalamaya çalıştım..

Gerekli Malzemeler

1 su bardağı süt
1 su bardağı ılık su
1 su bardağı sıvı yağ
2 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1 kaşık kuru maya
1 yumurta(beyazı içine sarısı dışına sürülecek)
Aldığı kadar un

Üzeri için:
Susam, çörekotu

İçine:
Peynir, maydanoz

Yapılışı:




Mayayı ılık suda eritin. Ben pakmayanın kuru mayasını kullandım. 15 dk ılık suda beklettim.  Hamur için mayalı su, süt, yağ, şeker, tuz, yumurta beyazı karıştırın. Kulak memesi kıvamında hamur elde edene kadar un ilave edin. Yoğurma işlemi bittikten sonra mayalanması için bekleyin..Mayalandıktan sonra hamurdan yumurta büyüklüğünde bezeler kopartıp kahve fincanı tabağı kadar açın. Bir tarafına maydanozlu peynirli harç koyun. Diğer ucuna bıçakla üstteki resimdeki gibi yarım cm genişliğinde uzun çintikler atılıp sarın. İsterseniz uçları hafif ortaya doğru ay şeklinde kıvırın. Üstüne yumurta sarısı sürülüp isteğe göre susam, çörek otu serpin. 170 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişirin.

Not: Ben ilk kez hamur açıyorum, ilk şekil pek bir şeye benzemiyor farkındayım :)

Afiyet olsun..