UA-56156696-1 expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

31 Aralık 2012 Pazartesi

Vee 2012 bitiyor!

Artık 2012'nin son yazısını yazma vakti geldi.. Biraz klişe olacak ama acısıyla tatlısıyla bir yılı daha bitirmiş bulunuyoruz..Leyleği havada gören ben bol bol gezerek geçirdim bu yılı..Bilimsel, sanatsal ve kültürel açıdan oldukça verimliydi :) CerModern sayesinde sanata, kongreler sayesinde bilime doydum..

Çok şey öğrendim...Gezdim..Yedim...Okudum..Yazdım...Çalıştım, çok çalıştım...Bol bol kahve içtim...

Blog sayesinde pek çok insanla tanıştım, en önemlisi paylaştım..Yeri geldi kırgınlıklarımı anlattım, yeri geldi heyecanımı paylaştım..Değerli yorumlarıyla blogumun gelişmesine katkı sağlayan herkese çok çok teşekkür ederim..Yeni yılda her şey gönlünüzce olsun...Sağlık, mutluluk, huzur, bol kazanç dileğiyle...

Vee 2012'nin enleri..

En iyi film; 3 Idiots
En iyi kitap; Bin Muhteşem Güneş
En sevdiğim yazar; Kafka
En keyif aldığım gün; 25 Aralık
En farklı sergi; Van Gogh Alive
En yerinde karar; Üniversite katkı paylarının kaldırılması
En beğendiğim yarışma; Ben Bilmem Eşim Bilir
En sevdiğim dizi; Hayatımın Rolü
En çok dinlediğim şarkı; Hakim Bey (Mehmet Erdem)
En heyecanlı an; Tez Savunması 

23 Aralık 2012 Pazar

İskender-Elif Şafak



Çeviren: Omca A. Korugan (yazarla birlikte)
Doğan Kitap

Arka Kapak

Aşkı aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl bir aşık olur?
İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır.
Sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın. Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur.

Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır. En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikaye, içten içe...

Attığımız her adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız.
Budur çözülmesi gereken bilmece...



Kitaptan bir kaç cümle...


"Niyetin tükürmekse, bari rüzgara karşı durma!"

"Doğru! Dünyanın öbür ucuna kaçsan da kendi kıçından kurtulamazsın."

"Gördüğün kötülüğü suya, iyiliği mermere yaz."

"Ruhum! Belki bu akşam artık
Son akşamım olacak. Aşkım içimde kaldı"

"Takvim yetersiz bir icat. Dedikleri gibi zaman uçup gidiyorsa eğer, uçuş hızı hep aynı değil ki. Keşke haftanın her gününü ayrı değerlendirmenin bir yolu olsaydı Mesela o kadar berbat olmayan bir günü beyaza boyar, bir puan verirdik. Üstünden tren geçmiş günler kırmızı ve iki puan olurdu. Berbat bir gün de siyah ve üç puan."

"Bazen en kestirme yol bir dosta eşlik etmektir."

"Bir adamın aşkı mizacının devamıdır, evlat. Yani erkek kavgacı ise sevdası da kavgalarla dolu olur. Kendine hep düşmanlar bulur. Sakin ve nazik ise sevdası merhem gibi, bal gibidir. Eğer kendisine acırsa ve zayıfsa, aşkı da un ufak olup dağılır. Yok eğer neşeli bir herifse sevdası da şenlikli olur. "

"Aptallar konuşur, akıllılar susar."

Diyor ki Zişan, "Nefs akbaba gibi. Vahşi kuş. Etinden et çeker. Senden çalar o yer. Nefsin güçlüyse sen zayıfsın. Nefsin zayıfsa sen güçlü."

"İnsan yüreği soba gibi. Sıcaklık üretiyor, enerji yayıyoruz. Ama başkalarını suçlayınca, onları karalayınca, dedikodu yapıp kem konuşunca enerji kaybolur. Yüreğimiz soğur... Kimseye kin gütmek yok, kendine acımak yok. Sen şu anda inşaat halinde bir sırça saraysın unutma. Nasıl binalar yapılırken, tabelalar koyuyoruz. Etrafa verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz diye. Yüreğini inşa ediyorsun sen de."

"Boş ver sen dünyayı. Yarın yel savuracak toprağımızı, içelim, hoş geçsin üç nefeslik ömrümüz." Hayyam

İçimde kalmasın!

Kitap hakkında bir kaç şey söylemeden duramayacağım..Elif Şafak'tan daha önce Aşk ve Araf''ı okudum..Bu da üçüncü oldu..Ama kitap bir aydır elimde, süründü resmen..O el yazıları nedir yahu..İnsanı kitaptan soğutuyor..Daha önce Fikir Mahsulleri ofisinin kitapla ilgili makalesini ve tespitlerini okuduktan sonra gerçekten esinlenme mi diye soru işareti oluştu kafamda? Diğer kitabı (İnci Gibi Dişler) de alıp okuyacağım. Kapağını ve kitabın çeviri oluşunu da anlamış değilim..

21 Aralık 2012 Cuma

Çilekli ve Muzlu Puding Kurabiyesi


Geçen hafta Arda'nın Mutfağı'nda gördüğüm Çilekli Puding Kurabiyesini denedim..Kurabiye yapmayalı uzun zaman olmuştu, uzun bir aradan sonra böyle bir başlangıç çok güzel oldu..

Gerekli Malzemeler

100 g margarin (Oda sıcaklığında)
1 çay bardağı sıvıyağ
1 paket çilekli puding
1 paket kabartma tozu
1 yumurta
Aldığı kadar un 


Yapılışı 

Bir kapta margarin, sıvıyağ ve yumurtayı karıştırın. Karışıma çilekli puding ve kabartma tozunu ekleyin. Karıştırmaya devam edin..Kontrollü olarak da unu ilave edin..Kulak memesi kıvamına gelince ceviz büyüklüğünde parçalara ayırarak şekil verin..180 derecede önceden ısıtılmış fırına yerleştirin, üzeri çatlayana kadar da pişirin.. 
(Ben muzlusunu da yaptım tabiki, yapılışı da aynı)

Afiyet olsun..

19 Aralık 2012 Çarşamba

CerModern Van Gogh Alive..


Daha önce Dali ve Escher'in sergilerine ev sahipliği yapan CerModern bu sefer farklı bir tarzla, şaşırtıcı ve iddialı bir sergi sunuyor..Abdi İbrahim ilaç firmasının 100. yılı onuruna düzenlenen "Van Gogh Alive Dijital Sanat Sergisi" 3 Ocak'a kadar da devam edecek..

Işık, müzik ve resmin harmanlanmasıyla oluşan sergi izleyicisine büyülü bir dünya sunuyor...Sergi, sanatçının 1880-1890 yılları arasındaki çalışmalarını ve hayat deneyimlerini keşfetme, duygularını ve ruh halini yorumlama fırsatı sunuyor. Resimler sanatçının hayata dair sözleriyle bütünleşiyor..İşte o müthiş sözler..


Başlangıç muhtemelen her şeyden zordur, ama dayanın, her şey sonunda iyi olacak.


Keşke beni olduğum gibi kabul etseler.

Hayatı bilmenin yolu birçok şeyi sevmektir.

İnsan gerçekten yaşamak istiyorsa, çalışmalı ve cesaret göstermeli.


Yakın arkadaşlar yaşamın gerçek hazineleridir. Bazen bizi kendimizden daha iyi tanırlar. Nazik bir dürüstlükle bize rehberlik eder ve bizi destekler, kahkahalarımızı ve göz yaşlarımızı paylaşırlar. Varlıkları bize hiçbir zaman yalnız olmadığımızı hatırlatır.

Bir gün ölüm bizi bir başka yıldıza götürecek.

İnsanın iyi çalışması için: İyi yemesi, iyi barınması, zaman zaman eğlenmesi, piposunu ve kahvesini huzur içinde içmesi gerekir.

Sıkıntıdan öleceğime tutkudan ölmeyi tercih ederim.

Kalbimi ve ruhumu işime kattım, bunu yaparken de aklımı kaybettim.

Bence insanları sevmekten daha sanatsal bir şey yok.

Aşk ölümsüzdür; sureti değişebilir ama özü değişmez.


Sergide fotograf çekmek serbest ama flaşa izin yok..Daha önce dijital sanat sergisine gitmediğim için bana farklı bir deneyim yaşattı..Fırsatınız varken gitmenizi tavsiye ederim...

Öğrenci 8 TL
Tam 15 TL

Pazartesi hariç her gün 10.00 ile 18.00 arasında sizleri bekliyor...

17 Aralık 2012 Pazartesi

Çocuklar oynasın diye...





Bugün öğle haberlerini izlerken Ankara'da yürütülen harika bir proje dikkatimi çekti. Projenin sahipleri Kalp Ankara Gençlik Grubu..

Amaçları, Oyuncak Kütüphanesi ile anaokulu ve okul öncesi eğitimden faydalanma imkanı elde edememiş çocukların, oyun ve oyuncak kültürünün yeteri derecede olmamasından kaynaklanan eksikliklerini gidermek. Ailelerin atmaya kıyamadıkları oyuncakların değerlendirilmesi ve başka çocukların da bu oyuncaklardan istifade etmesini sağlamak düşüncesiyle, çeşitli nedenlerden dolayı oyuncakları olmayan çocuklara ödünç oyuncak vererek, kişisel gelişimlerine katkı sağlamak...Ayrıca, bu kütüphane, erken dönemden itibaren küçüklere oyun ortamı yaratılmasının yanında oyuncağa ulaşım anlamında alternatif bir yol olacak, paylaşmayı öğretecek ve gereksiz tüketimi önleyecek..

Projenin temel işleyişi destekçilerin (birey, aile, şirket, kurum, kuruluş) bağışları ile gelen oyuncakların hedef kitle tarafından ödünç alınarak kullanılmasına dayanmaktadır.Toplanan oyuncakların kullanıma elverişle hale getirilmesi, yaş gruplarına ayrılması ve listelenmesinin ardından oyuncaklar kütüphanenin raflarında yer almaktadır. Bu oyuncakları ödünç almak isteyen ailelerin öncelikle kütüphaneye dönemlik üye olmaları gerekmektedir.

Ayrıca OYUNCAK KÜTÜPHANESİ ANKARA ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek ve bağlantı noktalarını öğrenmek isterseniz, buraya tıklamanız yeterli...

15 Aralık 2012 Cumartesi

Değişik bir mum, meşe palamudu şapkasından :)

Sınav bittiğine göre artık değişik tasarımlarımla yeniden karşınızdayım. Daha önce meşe palamudu şapkasından yaptığım çerçeveyi sizlerle paylaşmıştım. Şimdi de sıra bu ufaklıkları kullanarak mum yapmaya geldi..Mumları doğayla buluşturmak istiyorsanız takip etmeye devam ediniz :)

Gerekli Malzemeler

Eski mumlar
Mumları eriteceğiniz küçük kavanoz
Salça tenekesi
Mum ipi
Meşe palamudu şapkaları
Kürdan

Yapılışı

Eski mumları küçük parçaları ayırarak kavanoza koyuyoruz, benmari usulü ile mumları eritiyoruz. Mumlar eridikten sonra meşe palamudu şapkalarına erittiğimiz mumları döküyoruz, tam donmadan kürdanla ipleri mum ortasına yerleştiriyoruz. işte mumlarımız hazır.. 




14 Aralık 2012 Cuma

Mutlu Son!

Eveeet.. 3 yıllık yüksek lisans maceramı bugün tez savunmasıyla bitirmiş bulunmaktayım. Bu zorlu yolda yanımda olan canım aileme, dostlarıma, danışman hocama herkese çok çok teşekkür ederim..


8 Aralık 2012 Cumartesi

3 Idiots-3 Aptal "Her şey Yolunda"


Hint filmlerini sever misiniz? Müziklerini, danslarını..Cevabınız evetse ve bu filmi izlemediyseniz bir dakika bile kaybetmeyin!

“3 Aptal” 2009 yapımı bir Bollywood filmi..

Farhan (Madhavan), mühendislik’e babasının isteği üzerine kaydoluyor. Vahşi doğa fotoğrafçılığına ilgisi var, hatta bu işi çok güzel yapıyor…

Raju (Sharman  Joshi), tam bir korkak. Ablasının başlık parası, babasının hastalığı ilaçları derken kendini unutuyor. Çok yetenekli ve bu iş tam ona göre..

Ranço (Aamir Khan) ise tam bir kahraman… Zeki, korkusuz, yardımsever…

Filmden...

(Okulun ilk günü Virüsle tanışma)
-Bu nedir?
-Bir yuva efendim. 
-Neyin yuvası?
-Bir guguk kuşunun yumurtası efendim.
-Yanlış, guguk kuşları asla kendi yuvalarını yapmazlar. Yumurtalarını başka yuvalara bırakır. Peki yumurtadan çıkınca ne yapar bu yavrular? Diğer yumurtaları yuvadan atar. Yarışma biter. Hayata cinayetle başlarlar. Doğanın kanunu. Yarış ya da öl! Siz de guguk kuşu gibisiniz. Bunlarda yuvadan attığınız yumurtalar. Unutmayın ki hayat bir yarıştır. Hızlı koşmazsanız ezilirsiniz. .

"All is well-Her şey yolunda" 

Her şeyin kötü gittiği bir anda "All is well- Her şey yolunda" diyerek ne kaybedersiniz ki..

"Arkadaşınız başarısız oluyor, üzülüyorsunuz; arkadaşınız birinci oluyor, daha çok üzülüyorsunuz."

"İyi işler yapmak için çalış, zengin olmak için değil!"

Eğitime eleştiri, dostluk, aşk, fedakarlık, kıskançlık, başarı hikayeleri...Hint müzikleri ve dansları ile eğlenmeye hazır olun...

Filmden kareler





27 Kasım 2012 Salı

Malzeme doğadan, yapması benden :)


Doğadaki malzemeleri kullanarak bir şeyler üretmeyi seviyorum. Daha önce keçi boynuzu tohumlarını kullanarak yaptığım keçi boynuzu ağacını sizlerle paylaşmıştım. Şimdi yine kaynağı doğa olan bir malzemeden yaptığım çerçeveyi paylaşmak istiyorum. Fikir keçi boynuzu ağacında da olduğu gibi Kurtuluş Parkı'nda yere dökülen meşe palamutlarından çıktı. Daha sonra Pinterest'le geliştirildi..
Çerçeve nasıl mı yapıldı?

Gerekli malzemeler

Çerçeveyi yapmak istediğimiz boyutta karton
Kumaş 
Silikon tabanca ve silikon
Asmak için ip
Meşe palamudu şapkaları
Kumaşı kartona dikmek için ip :) ya da yapıştırmak için yapıştırıcı


Yapılışı

Öncelikle parktan, bahçeden, ormandan meşe palamutlarının şapkalarını topluyoruz..Ve suda bekletiyoruz..Tozu, toprağından arındıktan sonra kuruması için bekliyoruz...Diğer taraftan kartonun tamamını kumaşla kaplıyoruz. Benzer renkte bir iple dikiyoruz. Veya yapıştırabiliriz de.. Önemli olan meşe palamudu şapkalarını yapıştırabileceğimiz düzgün bir zemin olması..Kartonu kapladıktan sonra  palamut şapkalarını özenle yapıştırıyoruz.. Ben çerçevenin ortasına meşe yaprağını yapıştırdım. 
Tam bir Sonbahar konsepti oldu...

24 Kasım 2012 Cumartesi

Eskişehir'de ne yenir?

Eskişehir'in iki meşhur yemeği var..Elbette biri Çi börek diğeri de Balaban köfte...Peki bunlar en güzel nerede yenir? 
Bunu da öğrencilere sorduk :) 

Papağan Çi Börek

“Müessesemizde çatal bıçak servisi yoktur”
Eskişehir'de çi börek denince akla gelen mekan hiç şüphesiz Papağan Çi Börek.. Orijinal isminin “şikorekman” olduğunu ve aslen Kırım-Tatar mutfağından geldiğini öğreniyorum sonra.. En önemli özelliği, börekte kullanılan kıymanın çiğ olması. Oldukça doyurucu olan bir Porsiyonda 6 tane çiğ börek var....Porsiyonu ise 7,5 lira..İki Eylül Caddesinden kolayca ulaşılabiliyor..

Abdüsselam'da Balaban Köfte..

Ünlü gurme Vedat Milor Eskişehir durağında Balaban Köfteyi Abdüsselam'da yiyor..Bizde Vedat Milor'un izinden gidiyoruz...Porsiyonları dolu dolu olan Balaban Kebap' ın ismi Tatarca'da 'ÇOK' anlamına gelen Balaban kelimesinden gelmekte..Tam bir kolesterol bombası.. Yoğurtlu, pideli, tereyağlı olması nedeniyle  iskendere benzese de balaban bir köfte..Köftesi dana kaburgadan yapılıyor..Lezzetini de pidenin üzerine dökülen kemik suyundan alıyor..

Peki ya tatlı olarak?


Eskişehir'e gelip de Met Helvası yememek olmaz dediler. Met Helvası, pişmaniye ve saray helvasına çok benziyor...Çubuk şeklinde ve sade, kakaolu, çikolatalı alternatifleri var...

Ve Kalabak Suyu...

O kadar yemek, tatlı yedikten sonra üzerine Kalabak suyu içmeden olmazdı...

Es-Es-2

Eskişehir'de Odunpazarı Semtinde gezinirken Çağdaş Cam Sanatları Müzesi dikkatimizi çekiyor..2007 yılında açılan Türkiye'nin ilk cam müzesi özelliği taşıyan müze, Büyükşehir Belediyesi, Anadolu Üniversitesi ve Cam Dostları Grubu’nun işbirliği ile kurulmuş. Ücretsiz olan müze Pazartesi günleri hariç Saat 09.00 ile 18.00 arasında ziyaretçilerini bekliyor..Eğer cam sanatı ilginizi çekiyorsa bu 
muhteşem sergiyi görmenizi tavsiye ederim..

Müzeden Fotoğraflar..




Maskeli Rüküş-İzzettin Baki
Abbas Pekışık/İstanbul


Es-Es

Geçtiğimiz hafta içi bir sempozyum nedeniyle Eskişehir'e gittim. Eskişehir öğrencilerle dolu, cıvıl cıvıl, "Canlı" bir şehir...Tarihi Odunpazarı evleri, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi, Kurşunlu Cami ve Külliyesi, Lüle Taşı Müzesi, Porsuk Çayı, Adalar, Doktorlar ise gezilmeden dönülmeyecek mekanlar...

Porsuk Çayı ve Adalar..

Eskişehir denince akla ilk Porsuk çayı geliyor...Porsuk çayı denince de Adalar...Buranın en göze çarpan özelliği, çayın her iki tarafında da konumlanan birbirinden farklı konseptleriyle konuklarını bekleyen restaurant ve cafeleri...Porsuk çayına karşı bir fincan kahvenizi dilediğiniz mekanda uygun fiyata içebilirsiniz burada.. Biz tercihimizi Park Kumpirden yana yapıyoruz.. Burada pek çok bisiklet görüyorum.. Bu şehirde bisiklet sürmek çok keyifli bir şey olsa gerek..

Tarihi Odun Pazarı Evleri

Eskişehir'in ilk yerleşim yeri olan tarihi Odun pazarı, osmanlı evleri ve konaklardan oluşuyor...Bu yönüyle Safranbolu, Beypazarı evlerine benziyor...Daracık sokakları, tarihi çeşmeleri, lüle taşı işleyen değerli ustalar... Odun pazarı tarihle günümüz arasındaki kapıyı aralıyor..

Kurşunlu Cami ve Külliyesi

Tarihi Odun Pazarı semtinde bulunmakta..Külliye 1515 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. 7 bölümden oluşan külliye de İmaret, Aşevi, Kervansaray, Şadırvan, Cami, Sübyan Mektebi, Medrese ve Tabhane bulunuyor..Cami 1525 'de yapılmış..Tabhane olarak bilinen bölümde ise Eskişehir Sanatları Çarşısı  bulunuyor.. Burada başta lüle taşı olmak üzere hat, ebru, tezhip, kilim halı dokumacılığı ve gümüş işlemeciliği gibi el sanatları yapılıyor ve satılıyor.  Bu çarşının karşısında Lüle Taşı Müzesi bulunmakta. Müze ücretsiz.. Lüle taşından yapılmış birbirinden ayrıntılı desenli pipolar müze girişinde sizi karşılıyor. Kervansaray bölümü şimdilerde nikah salonu olarak kullanılıyor. Ayrıca külliye düğün fotoğrafları için dış mekan çekimlerinde kullanılan bir yer...




Lüle Taşı

Ticari olarak işlenebilen lületaşı yatakları sadece Eskişehir'de bulunuyor...Çeşitli süs eşyası ve özellikle "pipo" yapımında kullanılan lüle taşı, işlemesi oldukça sabır gerektiren, bembeyaz tıpkı bir köpük gibi bir taş..O yüzdendir ki diğer adı "deniz köpüğü". Odun Pazarı Evlerini gezerken lüle taşı işleyen esnaflardan hediyelik eşyalar alabilirsiniz..Tesbih, kolye, yüzük, pipo...

Devamı Es-Es-2'de...

21 Kasım 2012 Çarşamba

Ve kabuk tarçın mum ile buluşur!

Daha önce  Hobilemecede gördüğüm ama bir türlü yapmaya fırsat bulamadığım tarçınlı mumdan sonunda ben de yaptım..Ayrıca bu mevsimde saleple iyi gidiyor..Ve mis gibi tarçın kokuyor..

Gerekli malzemeler

Kabuk tarçın (Kilosu 25 lira, ben 100 g lık tarçın kullandım)
Mum
Silikon tabancası ve silikon
Çeşitli ip, kurdale, boncuk...

Yapımı

Kabuk tarçınlarımızı muma silikon tabancası ile yapıştırıyoruz. Sonrası tamamen sizin zevkinize kalmış :)

Çok basit oldu ama güzel oldu :)

20 Kasım 2012 Salı

Bin Muhteşem Güneş- Khaled Hosseini



Yazar: Khaled Hosseini
Everest Yayınları, 2012
Çeviri: Püren Özgüren


Bu kitap, gözümün iki nur'u Haris'le Farah'a ve Afganistan'ın kadınlarına adandı.

Arka Kapak

Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi...

Bin Muhteşem güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden...

Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar..

Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem.

Bin muhteşem güneş, kelimenin tam anlamıyla "beklenen" bir roman...

Kitaptan...

"Bana bak Meryem."  "Bunu öğren, kafana iyice sok, kızım." dedi. Nana. "Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma, Meryem."

...Bak sana ne diyeyim.Bir erkeğin kalbi fesat, habis bir şeydir, Meryem. Bir ananın rahmine hiç benzemez. Kanamaz, sana yer açmak için genişlemez..

...Aklına Nana'nın bir keresinde söylediği şey geldi, her bir kar tanesinin, dünyanın bir yerinde haksızlığa uğrayan bir kadının ağzından dökülen bir ah olduğunu. Bütün bu iç geçirmeler gökyüzüne yükseliyor, bulutlar halinde toplanıyor, sonra minicik parçalara bölünüp sessizce aşağıya, insanların üstüne yağıyordu.Bizim gibi kadınların neler çektiğinin göstergesi, demişti. Başımıza gelen her şeye nasıl sessizce katlandığımızın.

Oğlanların, dostluklara da güneşe davrandıkları gibi davrandığını anlamaya başlamıştı.: Varlığını tartışılmaz, mutlak kabul etmek, parlaklığının tadını çıkarmak, ama üzerine kafa yormamak.

Bakın bazı şeyleri ben size öğretebilirim. Bazılarını kitaplardan öğrenirsiniz. Ama bazı şeyler vardır ki, mutlaka görmeniz ve hissetmeniz gerekir.

Yanan müzeden kaçan, kaçarken de eline geçeni kucaklayan, yanıp kül olmaktan kurtarmak için yakalayabildiği her şeye yapışan bir sanat aşığı gibi... Ama zaman, yangınların en acımasızıdır. sonuçta hepsini kurtaramadı elbette..

"Bu kentin çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin,
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi.."


15 Kasım 2012 Perşembe

Beni Unutma...

Alzheimer’ı karşı 'ev işi'

Önce eşyalarınızı nereye koyduğunuzu unutuyorsunuz, sonra bir sabah uyandığınızda geçmişe dair en önemli hatıralarınız aklınızdan çıkmış.. Eşiniz, çocuklarınız, tanıdıklarınız hepsi birer yabancı...

Sinsi ve tehlikeli bir hastalık..

Beyin hücrelerinin ölümüyle karakterize, kesin nedenleri bilinmeyen nörolojik bir hastalık Alzheimer.. Yeni bilgileri öğrenme veya daha önce öğrenilmiş olan bilgiyi hatırlayamama, konuşma bozukluğu, günlük işleri yapamama, objeleri tanıyamama, planlama, organizasyon yapamama tipik özellikleri..

Alzheimer Hastalığı Belirtileri

Bir gün bakkaldan dönerken, yan apartmanın zillerine basmış...


"Annem 76 yaşında. Dört, beş yıl önce unutkanlıkları başladı. Başta çok önemsemedik, yaşıyla ilgili olabileceğini düşündük, mesela karşılaştığı eski bir arkadaşının adını hatırlayamadı..Yadırganacak bir durum gibi gelmedi bana..Önceden çok güzel yemekler yapardı annem, şimdi tam tersi, tatsız, tuzsuz veya çok yağlı, çok tuzlu, çok tatlı  yemekler yapmaya başlayınca ters giden bir şeyler olduğunu anladım, ama bir gün, bakkaldan eve gelirken, evi karıştırmış ve yan apartmanın tüm dairelerinin ziline basmış...İşte o zaman doktora başvurduk..Alzheimer teşhisi koyuldu. Geri dönüşü olmayan bir hastalık...İlaç tedavisiyle de sadece klinik kötüleşmenin yavaşlatılması amaçlanıyor.." Alzheimer ile ilgili izlediğim bir videoda bir hasta yakınının ağzından dökülüyor bu sözler...

Hasta kadar hasta yakını için de yıpratıcı bir süreç...

"Babam beni her gördüğünde "Sen kimsin?" diyor. "Eşim beni hatırlamıyor." "Onu her ziyarete gittiğimde bana eski öğrencilerinden, ilk öğretmen olduğu okuldan bahsediyor..."Bırakın beni! Ben derse geç kaldım, öğrencilerim beni bekliyor! Bugün onlara İsmin hallerini anlatacağım." diyor.." Bir sabah uyandığınızda eşiniz yatağında yok, bir de telefon geliyor, emekli olduğu okulundaki müdür yardımcısı sizi arıyor, "Hocam burada, merak etmeyin!". 

Bir Baba, Bir Oğul, Bir Serçe..

Babanızın sizi tanımadığını bir düşünün...Her başarınızda, mutluluğunuzda, üzüntünüzde yanınızda olan adam artık sizi hatırlamıyor...Çocukluğunuzda sizi sabırla dinlemiş, defalarca sorduğunuz sorulara bıkmadan, usanmadan cevap vermiş bu adam, siz büyüdüğünüzde küçücük bir çocuğa dönüşmüş.. Siz onun sabırla yaptığı işi "Off baba!" demeden yapabilecek misiniz..Bunun için bir kısa film paylaşmak istiyorum.. Benim izlediğimde tüylerimi diken diken eden bir film..Bir baba ve oğul..Bir de serçe... Buyursunlar..

Ben seni hiç unutmayacağım, sen de beni unutma...


Yaklaşık bir yıl önce Ali Poyrazoğlu'nun Alzheimer hastalığı için farkındalık yaratmak ve toplumu bilgilendirmek amacıyla "Beni Unutma" adlı bir oyunu sahnelemişti. Oyunda Ali Poyrazoğlu doğaçlamalarıyla seyirciyi eğlendirmeyi ve sonrasında ağlatmayı başarıyor. Oyunla ilgili hafızamda kalan bir cümle...“Kişi kendisiyle barışık olmalı” diyor, “Kendinize şöyle seslenin” diye de ekliyor: “Ben seni hiç unutmayacağım, sen de beni unutma. Senin senden başka kimin var ki? Sarıl, öpüş, barış kendinle. Senin senden başka kimin var ki seni sevecek." Ali Poyrazoğlu kendi hayatından kesitlerini anlatırken Alzheimer hastalığı ve hayat arasında bir köprü kurmayı başarıyor...Hikayeler anlatıyor, seyircilere laf atıyor..İnteraktif bir şekilde devam ediyor oyun...Sanki bizim hiç başımıza gelmeyecekmiş gibi, hep başkalarının ailelerinden duyacak bir kaç hikaye olarak kalacağını düşündüğümüzü sert bir şekilde yüzümüze vuruyor.. Böyle güzel bir oyun izleme fırsatı elinize geçerse, izlemenizi tavsiye ederim..Çünkü Ali Poyrazoğlu bu işi iyi biliyor...

11 Kasım 2012 Pazar

Kitaplarıma renk geldi!


Havalar soğudu, renk renk yünlerle atkılar, kazaklar örülmeye başlandı..Ya artan ipler. Onları değerlendirmeniz için bir alternatif...İpi, çatalı ve makası hazırlayın! "Ponpon kitap ayraçları" yapıyoruz..


Çatalla ponpon yapımını daha önce Pinterest de görmüştüm. Sonra kısa bir araştırma yaptım, bizde de pek çok örneği varmış, hemen kolları sıvadım, ponponları yapmak için..Yapım aşamalarını fotoğrafladım (üstte), ama yine de sorularınız olursa başım üstüne :) 
İşte ponponlarımız hazır...

Son olarak, bu da neymiş canım ben bunlarla daha neler neler yaparım diyorsanız link için buyrunuz :)

Kolay gelsin...

10 Kasım 2012 Cumartesi

Salkım Hanımın Taneleri-Yılmaz Karakoyunlu



Yılmaz Karakoyunlu
Salkım Hanımın Taneleri 
Doğan Kitap, 2010



Arka Kapak

İkinci Dünya Savaşı'nın buhranlı günlerini yaşayan İstanbul ve yerlerini Anadolu'dan gelenlere bırakan İstanbul zenginleri...Bu çalkantılı süreçte, Salkım Hanım'ın taneleri gibi dağılan aile ilişkileri.. Varlık Vergisi'nin ağır yükünü sırtlayıp Haydarpaşa Garı'ndan Aşkale'ye sürüklenen Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Türkler... Sürgün dönüşünde, Haydarpaşa İskelesi'nde, vapur bileti alabilmek için bir simitçi çocuktan borç para istemek zorunda kalan İbrahim Fuad Beylerin dramı.. Bu kitapta, Türkiye'nin bunalımlı bir dönemini, kimi zaman öfkelenerek, çoğu zaman da derin bir hüzne gömülerek okuyacaksınız.

Kitaptan...

"Bir sükut ki, bin çığlıktan daha müessir bir ses."

"Uçurumsuz bir irtifa aradım."

"Bazen o kalp çarpıntısı bir hastalık belirtisi değil, vicdan azabıdır."

"İstanbul köklü bir aile gibi, geleneklerini görgülerini, sonraki kuşaklara aktarmak için her fırsatı kullanmayı biliyordu. Yeni bir yaşam biçiminin örnekleri boy atmış, fırsatları iyi değerlendirmişti. İstanbul dingilinden fırlamış ağır bir tekerlek gibi yokuşun başından aşağıya bırakılmıştı. Yeni değer yargıları oluşmuş, serinkanlı tabiatında, gelişigüzel düşüncelerle, duygularla görgüsüz bir bencillik filizlenmişti. O ölçülü güzellik şirazesinden çıkmıştı. Bir şaklaban, güçlü olduğunu göstermek için ağlıyordu..."

"Muvaffakiyet, iyi hedefler seçmek ve bunu başarmaktır. Zaman sana yardımcı olmuyorsa, beklemeyi bileceksin. Bu talih değildir; sabırdır... Sabır insanın içinde azmi yaratır ve büyütür. İnsanları ve hadiseleri hep bu muvaffakiyet için kullanmayı öğrenmelisin. Kimi gün sert ve zalim, kimi gün, alttan alan oynak hisler taşımalısın içinde."

"Güçlü olmak için insanın hayalleri olmalı , hedefleri olmalı..."

"Karşılığını ödemek isteği doğarsa insanın içinde, o zaman iyilikler ortadan kalkar..."

"Hiç kimse, ölünceye kadar bir sırrın düğümünü çözdüğünü sanmasın..."

"Hayat, çukurlarıyla, çıkıntılarıyla insanların düştükleri, kalktıkları bir zaman ve mekan çizgisiydi. Uzayıp gidiyor, ama mutlaka bir yerde kopuyordu."

"Gurup vakti perde perde kapanmaya başlayan bir ömrün günahları, sevapları araları bulunmuş iki kavgalı kardeş gibi sarılıp kucaklaşmışlar ve bu sevimli yüzün duygularında kaskatı kesilmişlerdi.."

"Çözmek elimde değil, gönlümü senden kadın..."

"Hayat da ipliği kopan bir kolye gibiydi; kolayca dağılıyordu..."

"Hüzün her yerde usulca, bir dost gibi yaklaşıyordu."

"Ölümün getirdiği sessizlik, aslında herkesin kendi derdine ağlayan sıkıntılı durumu yansıtıyordu."

"Her gün hayata yeni bir çizgiyle başlamak istiyorsan, bunu hak edecek şeyi yapmayı göze almalısın."

Eğer kitabın içinde geçen eski sözcükler canınızı sıkmazsa gayet de keyifle okunabilecek tarihi bir kitap..


Şüphesiz bugünün en güzel portresi...

İşte İzmir farkı... İzmir'de Cumhuriyet Parkı'nda "Canlı Atatürk" portresi oluşturuldu.. Konak Belediyesi Fotoğraf sanatçısı Cumhur Aygün'ün yürüttüğü proje ile 2400 kişi bir araya gelerek bir ilke imza attılar.. Şüphesiz bugünün en güzel portresi...


1881-193∞


6 Kasım 2012 Salı

Sıra geldi mumları süslemeye...


Daha önce keçi boynuzu tohumlarından yapmış olduğum keçi boynuzu ağacını ve aynayı sizlerle paylaşmıştım. Şimdi de sıra geldi bu kahverengi çekirdeklerle mumları süslemeye.. Evdeki yalnız ve sade mumlarınızı biraz süslemeye ne dersiniz? Cevabınız evetse işte gerekli malzemeler ve yapılacaklar...

Gerekli Malzemeler..

Mum
Tuvalet kağıdı rulosu
Şeffaf koli bandı
Makas
Silikon tabancası ve silikon
Keçi boynuzu tohumları..


Yapılışı

Öncelikle silikon tabancası ile çekirdekleri yapıştırırken mumlar erimesin diye çekirdeklerimizi yapıştıracağımız bir zemin seçiyoruz. Ben seçimimi tuvalet kağıdı rulosundan yana yaptım.. Mumun yarısını kaplayacak şekilde tuvalet kağıdı rulosunu kesiyoruz. Eğer mum içine sığmıyorsa ek de yapabilirsiniz. Ki ben burada böyle yaptım. Eklediğimiz yeri bantlıyoruz. Zeminimiz hazır. Sıra geldi Keçi boynuzu tohumlarımızı yapıştırmaya..Burası her zaman olduğu gibi sabır gerektiriyor. Bir kaç kat tohumla kapladıktan sonra işimiz sona eriyor. Keçi boynuzu ağacı ile iyi bir ikili olduğu kesin..