Hasan Ali Toptaş'ın okuduğum ilk kitabı. Gölgesizler ve Heba'yı duymuş ancak okumamıştım. "Kuşlar Yasına Gider" güzel bir başlangıç oldu benim için. Sonra da "Ölü Zaman Gezginleri" ile devam ettim, yakında onunla ilgili bir yazı da paylaşacağım.
Kuşlar Yasına Gider, Everest Yayınları'ndan 2016 yılında çıkmış, 250 sayfalık bir kitap. Klasik bir baba oğul hikayesi gibi başlıyor. Denizli ve Ankara arasında gidip gelirken zaman zaman yollarda çalan türküler kulağınızda çınlıyor. Şu karşı ki dağda kar var duman yok, benim sevdiceğimde din var iman yok amaan...
Yazar dilimizi çok güzel kullanıyor, kelimelerle dans ediyor. Geçtiği yolları, Ankara'yı, Denizli'deki evini, bahçesini, akrabalarını, yollardayken peşinden gelen atı, gördüğü rüyasını öyle güzel betimliyor ki okuyucular romanın sessiz kahramanları oluyor ve bir köşeden gizlice izliyorlar yaşananları. Kitapta unutmayacağım yerlerden biri de elbette babasının düştüğü sahne. Kimsenin elinden tutup kaldırmaması gibi bazen tokat gibi çarpıyor unutulanlar. Şehir yaşamının insanı böyle duygusuz ve tepkisiz hale getirmesini, bir babanın gözyaşlarında görüyorsunuz.
Kitap, buram buram yaşanmamışa özlem kokuyor, babasının çocuklukta sürekli iş için gitmesi ve uzun süre dönmemesi sonucu bir çocuğun baba özlemi. Tüm bu yokluğa rağmen oğulun babaya "Of" bile dememesine tanık oluyoruz. Ölüme gittiğini bile bile naifçe, sessizce elinden tutuyor babasının.
Romana adını veren türküyü de sizlerle paylaşmak istedim. Belkıs Akkale'den dinleyebilirsiniz
"Bu yol Pasin’e gider
Döner tersine gider
Şurda bir garip ölmüş
Kuşlar yasına gider..."
Roman kapağı da tanıdık bir isimden, Nuri Bilge Ceylan’ın "Yağmurdan Sonra Üç Kaz" isimli fotoğrafı.
Bir de altını çizdiğim cümlelerden bir tanesini paylaşmak istedim, bana epey dokunan bir söz oldu...
"Öyledir, dedi Zübeyir; bazı canlıları yara öldürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor."
Keyifli okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Güzel yorumlarınız kadar değerli başka ne olabilir ki?