UA-56156696-1 expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

19 Temmuz 2013 Cuma

Yabancı-Albert Camus


Albert Camus- Yabancı
Can Yayınları
Roman
110 s.

Arka Kapak

Varoluşçu edebiyatın en önemli temsilcilerinden biri olan Albert Camus, politik söylemlerle sesini yükseltmedi ama fısıldayarak bile depremler yarattı, çağdaşlarını derinden etkiledi.

1942'de yayımlanan Yabancı, romancı, tiyatro yazarı ve düşünür olarak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yalnız Fransa'da değil tüm dünyada kuşağının sözcüsü ve yol göstericisi olarak kabul edilen Albert Camus'nün, ilk ve en çok ses getiren yapıtıdır. Romanda, bir Arap'ı öldüren ama bu suçtan çok, gerçek duygularını dile getirdiği ve toplumun istediği kalıba girmeyi reddettiği için dışlanan bir "yabancı" aracılığıyla, 20. yy insanının içine düştüğü yabancılaşma anlatılır. Bir türlü ele geçirilemeten "anlam'ın" sürekli aranışını, bilincin toplumdan ve dış dünyadan kopuşunu, topluma yabancı duran kahramanın çevresiyle ve toplumla arkasındaki çatışmayı anlatan roman, büyüleyici gücünü arka plandaki derin ve suskun acıdan alır. Camus, genç kahramanı Meursaulty'nın dış dünya ile arasına koyduğu mesafeyi, kendine ve topluma yabancılaşmasını büyük bir ustalıkla dile getirir.

****

ALBERT CAMUS, 1913 yılında Cezayir'de dünyaya geldi. Cezayir üniversitesi'nde sürdürdüğü felsefe öğrenimini sağlık nedenleriyle yarıda bıraktı. 1938'de Paris'e gitti, ilk yapıtları Tersi ve Yüzü ve Düğüm bu dönemde yayımlandı. Edebiyat dünyasına asıl girişini, 1942'de yayımlanan Yabancı adlı romanı ve Sisifos Söyleni başlıklı felsefi denemesi belirledi. Birbirini tamamlayan bu iki yapıtta, varoluşçu izler taşıyan "saçma" felsefesini geliştirdi. Başkaldıran insan, Yaz, Sürgün ve Krallık isimli eserleriyle hem edebiyat hem de düşünce alanlarında yetkinliğini kanıtladı. Mutlu Ölüm ve İlk Adam adlı romanları ölümünden sonra yayımlandı. 1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görülen ve bugün 20. yy edebiyat ve düşünce dünyasının en önemli adlarından biri kabul edilen Albert Camus, 1960 yılında bir trafik kazasında yaşamını yitirdi.

****

"Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum." 

Kitap hakkında daha önce bir şeyler okumuşsanız kitabın kahramanı Meursaulty'nin pek de normal bir karakteri olmadığını öngörebilirsiniz..

İki bölümden oluşan kitap, ilk bölümde kahramanımızın annesinin kaldığı huzur evinde vefat etmesiyle başlıyor..Annesinin ölümüne verdiği tepki de toplumun geneline "yabancı" olduğunu gösteriyor..
Olaylara nesnel olarak bakan, nasıl olsa herkes bir gün ölecek diyerek içini rahatlatan bir kişilik çiziyor kahramanımız. Aslına bakarsanız tepki vermek demek illaki feryat figan etmek midir? Olaylara karşı kayıtsızlıkta bir tepki değil midir?


"Ne zamandır bana söyleyecek bir şeyi kalmamıştı, tek başına canı sıkılıyordu."


Adamda bizi rahatsız eden şey neydi? Ölümü sıradan bir olay olarak görmesi mi? Ölümü kabullenişi mi?

"Herkes bilir ki, hayat yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir, aslında 30 yada 70 yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değildim, çünkü her iki halde de gayet tabii olarak başka erkekler ve kadınlar yine yaşayacaklar ve bu binlerce yıl devam edecektir."

Birazda Kafka'nın Dönüşüm'de Samsa'nın bir böcek olarak uyanmasında verdiği tepkiye benzer bir tepkidir Meursaulty'nin annesinin ölümüne verdiği tepki..

Hayata bu kadar kayıtsız olan, toplumun normlarının hayli dışında bir karakterle karşı karşıya kalmak nasıl bir duygu?

"Raymond arkadaşı olup olmak istemediğini sordu yeniden. Benim için fark etmediğini söyledim."

"Akşam, Marie beni görmeye geldi, kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu. Benim için fark etmediğini, eğer o istiyorsa evlenebileceğimizi söyledim. O zaman da onu sevip sevmediğimi sordu. Ben de yine daha önceki gibi cevapladım, bunun bir anlamı olmadığını elbette onu sevmediğimi söyledim. "Öyleyse neden evleneceksin benimle?" dedi. Ben de ona bunun bir önemi olmadığını, ama o arzu ediyorsa evlenebileceğimizi anlattım. Zaten bunu isteyen oydu, bana düşen de evet demekti. O da evliliğin ciddi bir iş olduğunu belirtti. Ben "Yoo" diye cevap verdim. Bir an sustu, ses çıkarmadan yüzüme baktı. Sonra konuştu. Bilmek istediği tek bir şey vardı; aynı şekilde başka bir kadına bağlı olsam ve aynı teklif ondan gelse kabul eder miymişim. Ben de "Tabi!" dedim."

Sıradışı karakterimiz, ikinci bölümde bir rastlantı sonucu, bir Arap’ı öldürerek, kendisini adım adım infaza götüren süreci yine kayıtsız biçimde izler. 

"Benim davamı, beni işe karıştırmadan çözümlüyor gibiydiler sanki.."

Kitabın dili oldukça yalın..Kafka severlerin bu kitabı da beğeneceğine hiç şüphem yok..

Keyifli okumalar..

1 yorum:

  1. Of ortaokulda idam konusuyla kafayı bozduğum sıralarda okumuştum harika bir yazardır gene okumalıyım sevgiler:))

    YanıtlaSil

Güzel yorumlarınız kadar değerli başka ne olabilir ki?