UA-56156696-1 expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

11 Ekim 2012 Perşembe

Zülfü Livaneli-Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm



Zülfü Livaneli
Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm
Remzi Kitabevi, 2001

Arka Kapak 

Sıcak ülkelerinden, Stockholm’un kar altındaki caddelerine ve buz tutmuş göllerine savrulan siyasi mülteciler.
Yaşamı paramparça olmuş Sami’nin, bir kuzey hastanesinde önüne çıkan yaşlı bakan.
Bir cinayet planı ve Sami’nin yaşamını etkileyen bir kedi.



Çevresindekileri kendisine aşık eden Şilili bir genç kız; yakıcı öfke nöbetlerine kapılan güzel Clara. Bir uzay istasyonu kadar garip ve uzak buldukları iklimde kıvranan, acı çeken, kıskanan, cinsellikle avunmaya çalışan ve öç alma hayalleri kuran insanların romanı.

Sami, Clara, Juan Perez, Rıza, Garcia, Adil ve Yoriko’nun hikayesi, uzun süre etkisinden kurtulamayacağınız bir derinlik ve elinizden bırakmayı olanaksız kılacak, soluk kesen bir kurguyla anlatıyor.

Birkaç Cümle…

“Ölümün kıyısına gelmiştim. Ölümün kıyısı, ölümün kendisinden daha feci bir şeydir, bunu yaşayarak öğrendim. Bağlanmalar yüzünden aklımı kaçırmanın kıyısında dolaşmıştım uzun süre. İçime karanlık yerleşmişti. Bir türlü söküp atamadığım, kusamadığım, çıkaramadığım bir koyu karanlık. Bütün bunlar bir köpek gibi bağlanmam, sevgi ve merhamet dilenmem yüzünden başıma gelmişti. İnsan denilen yaratıklara ilişkin düşüncelerimin yanlışlığı yüzünden…Dümyayı aydınlık, sıcak ve merhametli bir yer gibi düşünmem yüzünden. Bütün köpekler saftır zaten. oysa şimdi bir kediyim ben. Uzak, denetimli, soğukkanlı ve güçlü bir kedi.(Sy. 31)

“Kötülük etmeyi istememek başka, bilmemek başkadır.” (Sy.85)

“Galiba aşk, utanç duyusunun ortadan kalkması demek. İki kişinin birbirine karşı hiçbir şeyden, hiçbir düzeysizlikten utanmaması demek…” (Sy.105)

“Anadil öyle bir şeydi ki, aynı şeyi başka dilde söylediğinde bütün anlamı, rengi, kokusu yitip gidiveriyordu. Düşmanımla paylaştığım en önemli şeydi bu. Clara’da bile bulamadığım bir şey. Bir varlık yokluk meselesi.” (Sy. 168)

Zülfü Livaneli’nin ilk göz ağrım dediği bu romanın başlangıcı 1974’e kadar uzanıyor. O yıllarda Stocholm’de yaşayan yazarın olaylara ve karakterlere bu kadar yakın olması “gerçeğe gerçekdışından ulaşmak” gibi bir mesafeye sahip olmaması nedeniyle o dönem rafa kaldırıyor romanı. Aradan yıllar geçtikten sonra ilk göz ağrısına dönüyor ve bitiriyor romanı.

2001 yılında Yunus Nadi Roman ödülü almış bu roman, alışılagelmişin dışında bir kurguyla yazılmış. Bir Kahraman(Sami) ve bir yazar, iki farklı ağızdan olayların anlatılarak kitap daha da özgün hale getirilmiş.. Olaylar sürükleyici, anlamlar oldukça derin. Yaşar Kemal in dediği gibi “Gerçek bir Şaheser. Teknik ve psikolojik olarak mükemmel! Öldürmek mi bağışlamak mı ikilemini en iyi veren roman.”

Keyifli okumalar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Güzel yorumlarınız kadar değerli başka ne olabilir ki?